Sanal Alemin En Sulu Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sanal Alemin En Sulu Forumu

Sanal alemin en sulu forumu
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Komik Anılar 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
memo5454
Administrator
Administrator
memo5454


Erkek Mesaj Sayısı : 420
Yaş : 29
Nerden : Akyazı
İş/Hobiler : Kitap okumak Bilgisayarda oturmak
Lakap : Memo
Kayıt tarihi : 28/03/08

Komik Anılar 2 Empty
MesajKonu: Komik Anılar 2   Komik Anılar 2 Icon_minitimeÇarş. Nis. 23, 2008 11:28 am

İzmir'den trene binen yaşlı teyze kondüktöre Ege şivesiyle "Menimen'e gelence beni haber et yavrıım, unutma" der. Gecenin ilerleyen saatlerinde kondüktör Menemen'i geçer geçmez yaşlı teyzenin Menemen'de ineceği aklına gelir hemen makiniste gidip haber verir. Makinistte gecenin bu saatinde teyzeyi buralarda indiremeyeceğimize göre geri geri gideceğiz soran olursa "tren makas değiştiriyor" deriz diyor. Bir yarım saat geri geri giderek Menemen'e geliniyor ve Kondüktör teyzeye gidip haber veriyor "hadi teyze Menemen'e geldik" diye.Teyzem "sağ ol yavrıım" deyip çantasından hapını çıkarıp içiyor.

1,5 yaşında bir oğlum var. Ee tabi biraz kakada problemliyiz. Oğlumun bezini değiştirirken, eğer bezimizde kakamız varsa hep onu seni haydut, seni diye severek alırım. Bu lafımı öyle benimsemiş ki oğlum.. Bir gün karşıma geçti ve elini kıçına vurarak anne haydut, haydut dedi...Smile

İzmirliler bilir, toplu taşımada Kent kart uygulaması vardır. Karta para yüklersiniz, otobüslerde manyetik okuyucuya tutarsınız ve okuyucu okuduğuna dair sinyal sesi verir. Kent kart uygulamasının ilk yılıydı. Yaşlı ama çok tonton bir teyze elinde Kent kartla otobüse bindi. Nedense kartı şoförün suratına doğru tuttu. (Herhalde paso gibi gösterilecek zannetti.) Şoför iki-üç saniyelik şaşkınlık periyodunu atlattıktan sonra,
"Biiiiip!" dedi. Teyze bi şey olmamış gibi geçip şoförün arkasına oturdu. Otobüsteki herkes kahkahalarda gülerken bense şoförün zekasına hayran olmuştum.

Duran ve pek dolu olmayan bir minibüse koşarak bindim pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı çocuklardan biri şoföre parayı uzattı -Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın ?

Muhittinler ailecek İtalya turuna gidiyorlar. Bilirsiniz Roma hırsızlar cenneti bu yüzden kaldıkları otelden Muhittinlere hırsızlara karşı dikkatli olmaları, odalarında hiç bir değerli eşya bırakmamaları tembih ediliyor. Neyse Muhittinlerde tedbirli olup her şeylerini yanlarında gezdiriyorlar. Beklenen oluyor ve Hırsızlar odaya giriyorlar. Tabii ki hiç bir şey bulamıyorlar, diş fırçaları ve bir fotoğraf makinesinden başka. Hırsızlar tabi sinirleniyorlar bunun öcünü almak için çırılçıplak soyunuyorlar ve buldukları diş fırçalarını muhtelif boşaltım organlarına sürüp fotoğraf çektiriyorlar. Muhittinler de olaydan habersiz diş fırçalarını kullanıyorlar taa ki, İstanbul'a dönüp fotoğrafları tab ettirene kadar...

Lise 2'nci sınıftaydım. Sınıfımızın espri kaynağı Çağın adında bir arkadaş vardı. Dur durak bilmez, sınıf içerisinde espriler yapar, yanık türküler patlatır, derslerin en can alıcı noktalarında bile hocaları ve bizi yerlere yatırmakta tereddüt etmezdi. Yine bir gün kimya dersinde oldukça önemli bir konu işlediğimiz sırada arkadaşımız yine bildik işlerinden birine koyularak durup dururken "23 Nisan kutlu olsun" şarkısını yüksek sesle söylemeye başladı. Herkes onun bu huyunu bildiğinden hafif gülüşmelerle geçeceğini sanıyorduk ama susmak üzereyken Kimya hocamız hızla ona dönüp "Başka bir şey var mı Çağın?" dedi... Herkes suspus olmuş cevabını bekliyordu. Çağın önce bize süzdü,
sonra hocaya baktı ve hiç istifini bozmadan "HAYDİİİ hep birlikte söööyyyleeeyeeliiimm !!!" diyerek şarkıya devam etti. Sınıf kopma derecesini aşarken Çağın'a da her zamanki gibi disiplin kurulunun yolları gözükmüştü....

Bu hikaye Trakya'da geçmiş gerçek bir olay; Yaşlı bir amca, eşeğinin üzerinde karayolunda seyretmektedir. Bunu gören trafik polisleri, amcaya takılmak isterler ve durdururlar.
Polis: Be amca, necin dakman golani? (Golan: Emniyet kemeri.)
Amca: Dakmam be iste!
Polis: E bak gördün mu, şimdi ceza keseceyik.
Amca: Kes bakalım ne keseceysan da gidecem, acele isim var.
Polis: Peki amca, cezayı sana mı yazalim yogsam eşeğe mi?
Amca: ???
Polis: Yani cezayı sana yazarsak beş milyon ödeycen, eşeğe üç milyon ödeycen.
Amca: Bana kes o zaman.
Polis: Neden sana keseyon amca?
Amca: Onun sicili temiz ossun, polis yapcez onu!

Tam olarak hatırlamıyorum ama 3 sene öncesiydi galiba.. Mersine tatile gitmiştik. Annemin arkadaşının kızları, ben ve 2 kardeşim. Kızlar ve kardeşim sahilde güneşleniyorlardı. Bense masum masum tabi olacaklardan haberim yok muzır kardeşimi yüzdürüyordum.. Sonra onu denizden çıkardım ve 10 dakika ben kaldım denizde. Bu arada yaşlı amcanın teki beni denizden çıkarttı zorla. Ne olduğunu anlamadım ilk önce.
Bana bizim muzır kardeşi göstererek 'bu senin kardeşinmiş öyle mi' dedi. Ben de eveeet dedim. Sonra adam deniz kenarındaki boku gösterdi.'bak dedi kardeşin naağapmış 'zavallı ben şoka girdim. Bütün sahil beni izliyor. Bizim kızlar havluları başlarına çekmişler rezil olduk diye ama ben varım ortada. Sahilde genç dolu, hepsi bakıp gülüyor. Varya Allah sizi inandırsın hani şu truffy kartlarında olur ya bok şekli aynı
onun gibi.. Dahası var. Amca dedi ki boku al git çöpe at! Amca sen ne diyon sahilden milletin önünden bir avuç bokla geçecekmişim Smile Nitekim geçtim... Herkes koptu tabi.. Bir daha da inmedim o sahile ..

Bir arkadaş anlattı. geçenlerde Taksim'de yürürken sıkışınca McDonalds'in tuvaletine girmiş. Tuvaletten sonra elini kolunu sallaya sallaya restorandan çıkarken elemanlardan biri arkasından seslenmiş: "Bir gün yemeğe de bekleriz..."

Üstünüze afiyet, o gün biraz mideyi bozmuştum. Ancak aynı gün bir hastamızı ziyarete gitemem gerekiyordu. Otobüs durağına gittim ve beklerken wc alarmı çalmaya başladı. sağa sola wc bulmak için baktım. Az ileride bir pasaj vardı. Orada kesin wc vardır düşüncesiyle başlama atışını duymuş atletler gibi koşmaya başladım. Pasaja daldım ve orada dolaşan çaycıdan wc'nin nerede olduğunu sordum. Çaycı iki kat yukarda sağda olduğunu söylerken ben bir kat çıkmıştım bile. Hemen wc'ye daldım, ve rahatladıktan sonra derin bir oh çektim. Artık wc'den çıkıp yarım kalan yolculuğuma devam edebilirdim. Ancak bir sürprizle karşılaşmıştım. Kapı açılmıyordu. Tüm gücümle kapıyı çektim, yumruklar tekmeler attım, ama kapının açılmaya hiç niyeti yoktu. Tüm gücümle bağırmaya başladım. Kimse yok mu orda? yardım edin, kimse yok mu orda? Bir yandan bağırıyor bir yandan kapıyı yumrukluyordum. Tam yarım saat geçmişti. Kan ter içinde kalmıştım. Birden yaklaşan ayak sesleri duydum. Avaz avaz bağırdım. Yardım edin kapı açılmıyor, çıkarın beni buradan. Kapı açıldı. Karşımdaki, aşağıda bana tuvaletin bulunduğu yeri tarif eden çaycıydı. Pişmiş kelle gibi sırıtarak, -amma gürültü yaptın lo,
kafamızı ..ktin be, demez mi. Benim şarteller attı. Bağırmaya başladım. Koskoca binada bir insan yok mu? Sesimi duyup ta yardım etmeyen şerefsizdir. Ben merdivenlerden inerken çaycı hala sırıtıyordu. Şerrrrrrefsiz eşşekoğlueşşek çaycı bozuntusu.

Bir gün bir belediye otobüsünde gidiyordum (yeşil olanlardan yani cep telefonu ile konuşulması yasak olan otobüs), neyse adamın birinin cep tel çaldı ve adam konuşmaya başladı belirli bir süre geçtikten sonra bir bayan adamı uyardı. Lütfen cep telefonunuzu kapatınız diye, adamda gayet sakin bir şekilde konuştuğu kişiye bu otobüs de cep telefonu ile konuşmak yasakmış ben telefonu kapatıyorum sen ara dedi... (ve inanamazsınız otobüsteki herkes yerlere yatmıştı)

Okuldan eve ilerliyordum ve hava da müthiş yağmurluydu bu arada acayip derecede sıkışmıştım bacaklarımı birbirine dolayıp yürümem bile faydasızdı ben de dayanamayıp salıverdim zaten yağmur sularıyla yeterince ıslanmıştım pek bir şey fark etmemişti tamam tamam biliyorum iğrencim beni anlayabilmen için yaşaman lazım ama itiraf etmeliyim ki çok rahatlatıcıydı işemek kadar güzel bir şey var mı ya?! Smile))

Bir gün arkadaşımla biraz alkol aldık daha sonra eve dönüyoruz. İkimizde de yeterince alkol var dolmuş geldi ve bindik ineceğimiz yere yaklaşırken ona "durmasını sen söyle ben söyleyemeyeceğim "dedim. Oda dolmuşçuya "abi müsait bir yerde iner misin" dedi önce dolmuşçu anlamdı ama daha sonra dolmuştakilere eşlik edip gülmekten kırıldı indikten sonra arkadaşım hala ne yaptığının farkında değildi ve "ulan neden bana bu kadar güldüler" diye sormaya devam ediyordu

Bir abimize Bayburt'tan misafir gelen hayrettin isimli dostumuzu gezdirmekle mükellef olmuştuk. İlk durağımız alışveriş merkezi olan Gulfstar dı. Daha binanın girişinde kopmuştuk zaten çünkü, otomatik kapıya gelince Bayburtlu arkadaş ilk falsoyu vermişti "LO BU KAPININ KOLU YOK "dedi. Tabi biz bunu fırsat bilip biraz gülmek istedik metin otomatik kapıya yaklaşıp "AÇIL SUSAM AÇIL"dedi. Tabi kapı açılınca Bayburtlu arkadaş kendinden geçmişti. Metine dönerek "LO METİN SEN BÜYÜCİMİSİN" dedi. Tabi biz kırılıyoruz. Neyse içeriye girdiğimizde Bayburtlu kapanmış olan kapıya "AÇIL SUSAM
AÇIL "dedi. Daha sonra metine dönerek "LO METİN BU KAPI AÇILMIYIR" dedi. Zaten o sırada biz gülmekten paspas şeklini almıştık bile, tabi güvenlik görevlileri de .

Güzide İstanbul'umuzun meşhur minibüs hatlarından biri ile Kadıköy semalarına doğru yol alıyorduk. Son durağa geldiğimizde, şehrin yabancısı olduğu her halinden belli bir zat minibüs şoförüne eğilerek "Evladım, deniz otobüsleri nereden kalkıyor "diye sordu. Minibüs şoförümüzün yanıtı ise kısa ve öz oldu 'Sahilden'.

Vakti zamanında Afyon ilimizin Sultandağı belediyesine eğitim vermek için gittik ve verdik. Yaklaşık 3 hafta eğitimden sonra müşterimizin artık olayı kavradığını anlayaraktan Bursa'ya döndük. 1 hafta sonra bizzat 2 hafta bilgisayar eğitimi
verdiğim muhasebe müdürü telefonda idi. Ve sordu -"xxxxx Bey bilgisayarla çalışırken masam bitti" !! -"Nasıl yani, masa biter mi yahu" -"vallaha bitti çalışamıyorum" -"peki biz gelip bakacağız" Haliyle anlam veremedik şikayete. Olay mahalline vardığımızda manzara su idi: pek maharetli mudur beyimiz mouseyi sağa sürüklerken masanın sonuna gelmiş ve orda kalmış biraz daha gitse mouse düşecek diye korkuyor ve öooyle duruyor Mousecuk masanın ucunda.

Anlataçağım anıya inanmayabilirsiniz. Acayip bişiy çünkü. Adını veremiycem bir arkadaşım (biz Tolga diyelim) Çarkıfelek'te yarışçam diye kafayı kırmıştı. Eleman arıyo ama aylarca düşüremiyo numarayı. Neyse bir gün telefon lak diye düşüyo.
Yarışmadan siz kapatın biz sizi program sırasında arıycaz diyolar. Ama lütfen hattınızı meşgul etmeyin diyolar bir de. Bizimki (tolga) telefonun başına geçiyo sevinçle beklemeye başlıyo. Bi yandan da tv'de yarışmayı izliyo. Ha aradı ha arıycaklar bi vaziyet. Tam o sırada Tolga'nın dedesi kalp kirizi geçirmesin mi? Annesiyle babası hemen telefona koşuyorlar ambulansı aramak için. Tolga deliriyor. Hayatta aratmam, programdan arıycaklar diyo. Yavrum ama deden gidecek diyorlar bir şey olmaz dedeme abartmayın diyo Tolga. Anneyle baba üzerine gelince mutfaktan bıçağı kapıyo.
Bir elde telefon bir elde bıçak yaklaşırsanız kendimi bıçaklarım diyo. Sonu acı aslında; dede vefat ediyo. Hastaneye yetiştirilirken son nefesini veriyo. Daha fenası (Tolga için en azından) yarışmadan da aramıyorlar.

Saat geç olmuş. Artık okuldan kalkmışız, dolmuşla gelios. Dolmuş bi pazar mevki-inden geçerken bi amcaya çarpma tehlikesi atlattı. Dolmuşçu da kafasını pencereden çıkarıp, "Amca lütfen kaldırımdan gider misin?" diye rica etti ama bizim amca, "Asıl sensin pezevenk. Ben seni kaldırıp ..kerim!" dedi ve tabii biz yerlere yattık. Dolmuşçu tornavidasını alıp, dolmuştan inip adamın peşinden koşmaya başladı. Devamını bilmiyorum çünkü biz gülmekten yerlere düşmüştük...

Benim anım değil, Ülkü Tamer'in anısı. Radikalde okudum, süper komik. Tiyatroları varmış, turnede Malatya'ya gidiyorlar, Oyun sahneleniyor. İlk gece şehrin büyükbaşları hep ön safta. Ülkü Tamer oyunda kızın babasını oynuyor, kızını istiyolar vermiyor. Çocuk aşk acısından ölüyor vs. Halk acayip etkileniyor oyundan ağlayanlar falan. Oyun bitiyor iki polis geliyor kulise, komserim sizi istiyor diye. Ülkü Tamer de çok etkilendi tebrik edeçek heralde diye kalkıp gidiyor. Karakola bir giriyor, ortalık buz gibi. Komiser bizimkini görünce sinirle ayağa kalkıyor -"Lan sen ne ******** adamsın be arkadaş. Vermedin kızı, bak ne oldu gül gibi oğlan öldü gitti." Ülkü Tamer "ama efendim, gak guk" diye açıklayacak oluyor. Komiser "Sus diyor yarın akşam da gelip izleyecem eğer yine kızını vermezsen hepinizi karakola alıp falakaya yatırcam lan"
diyor. Ertesi gün Ülkü Tamerler oyunun sonunu değiştirip oynuyolar. Kızını veriyo oğlana, oyun bombok oluyor ama komiser en ön safta mutluluk gözyaşları döküyomuş.

Ataköy'de bir arkadaşımda sabahlamıştım. Sabah otobüse bincem ama mekanı bilmediğim için durağı sorcak birilerini arıyorum. Kimseler geçmiyo, neyse sonunda bir polis otosu gördüm. Tarif ettiler durağı. "Şu bakkalı geç ilerle, ağacın ordan sağa kır ordan sola..." Teşekkür edip yürümeye başladım. Biraz yürümemiştim ki arkadan bir megafon "oğlum ağacın ordan sola kırsana lan, bak bak bak dinniyomu hiç, hüşş alooo" Durağı bulana kadar ekip otosu arkamdan bağırıp durdu.

Bir gün düşünceli düşünceli yolda yürürken, birisine küüüüüüüt diye çarptım. Bu kadarı da yetmiyomuş gibi ona dönerek "afedersiniz" dedim. meğer çarptığım şey direkmiş. üstelik sabahtan beri beni takip eden kişiler de "ne salakmış" diyerek peşimi bıraktılar. arkadaşlarıma anlattım, direkten özür dileyerek benimle dalga geçmeye başladılar. Ne kadar rezil, siz düşünün artık.

Bir kış günüydü. Evimizin önüdeki kaldırım buz tutmuştu. Sokağın başından eve giderken düşerek yokuş aşağı kaymaya başladım. O sırada balkonda olan oğlum aynen şöyle dedi;- baba eve uğramadan nere gidiyon!!!

Bizim Erzurum'da Teyyo Dede var. Çok büyük yalancıdır ama çok komiktir yalanları. Neyse bir gün kahvedeler. Teyyo Dede bir av anısı anlatıyo ama millet tv'deki maça dalmış. Teyyo dede bakıyo ki kimse dinlemiyo biraz dikkatleri toplayayım diye başlıyor anlatmaya."Sonra baktim karşıma bir ayi çıkti" Üç beş kişi maçı bırakıp dönüyo Teyyo Dede'ye. Teyyo Dede biraz daha ilgi çekmek için bi daha sallıyo "sağıma döndüm, ola o da ne bi dene kurt" Bi beş on kişi daha dönüyo Teyyo Dede'ye. Bi daha sallıyo "Ola oğlum sola döndüm , bi dene çakkal" Hemen hemen herkes dönüyo Teyyo Dede'ye: ama yine de bir iki kişi maça bakıyo hala. Teyyo Dede son bir kez daha sallıyo "arkama döndüm, ola o da ne arkam uçurum" Herkes merak ediyo. "Ee sonra ne oldu Teyyo Dede?" Teyyo Dede o kadar yalan uydurdu ya şimdi nasıl çıkcak işin içinden diye merak ediyolar bizimkiler. Teyyo dede duruyo duruyo. "Ne olacak, ayı beni yedi" Hahahaha! Millet gülüyo tabi, sonra biri "İyi de Teyyo Dede bu ayı seni nasıl yemiş yav, sen yaşıyon işte" diyo. Teyyo da herife şöyle bakıyo "Bırak Allahın sevirsen, sen buna yaşamak mı diirsen?" diyo.

Sultanbeyli'ye Tiyatro gelmiş. İslamcı oyun oynuyorlar elemanlar. Neyse oyunun bir yerinde rol icabı İsrail askeri kılığına girmiş elemanlar filistin genci rolündeki gencin kolunu kırıyorlar. Oyunun başından beri gaza gelen hacı amcalardan biri tam o sahnede daha fazla dayanamayıp "Tekbiiiir Allahü ekbeeer " diye bağırarak fırlıyor ve ayakkabısını çıkarıp İsrail askerlerinden birine fırlatıyor. Asker rolündeki herifin suratı kan içinde kalıyor. Oyun iptal ediliyor ama işin komiği ayakkabıyı fırlatan hacı amcaya anlatamıyorlar bunun bir oyun olduğunu. O hala "münafıklar bırakmadınız diğerlerini de devireyim" falan diyormuş.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://suluforum.yetkinforum.com
 
Komik Anılar 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sanal Alemin En Sulu Forumu :: ::::::кσмє∂ι νє кαнкαнα:::::: :: кσмιк уαzıℓαя-
Buraya geçin: